Böbreklerin ana görevleri vücudun su, elektrolit ve mineral içeriğini düzenlemek, metabolizma sonucu ortaya çıkan atık maddelerle yabancı maddeleri vücuttan uzaklaştırmak ve bir takım enzimleri ve hormonları üretmek ve salgılamaktır. İnsan vücudunda, normalde iki böbrek bulunur, ancak sağlıklı olan ve yeterli çalışan tek bir böbrek de vücudun tüm gereksinimlerini rahatlıkla karşılayabilir. Böbreklerin çok çeşitli hastalıklara bağlı olarak bu görevlerini kısmen veya tamamen yapamaz hale gelmesi böbrek yetersizliği olarak tanımlanır.

Son dönem böbrek yetersizliği nedir?
Kronik böbrek yetersizliği uzun süreli, ilerleyici ve kalıcı böbrek hasarına neden olur. En çok şeker hastalığına, tansiyon yüksekliğine ve nefrit denilen böbreklerin çoğunlukla nedeni belli olmayan bağışıklık sistemiyle ilişkili iltihabi hastalıklarına bağlı olarak gelişir.Böbrek yetersizliği çok ilerlediği zaman ise son dönem böbrek yetersizliği olarak isimlendirilir. Bu dönemde hastalarda aşırı yorgunluk ve iştahsızlık hali, ellerde, yüzde ve ayaklarda şişlik, ciddi tansiyon yüksekliği, bulantı ve kusma, nefes darlığı, uyuma güçlüğü meydana gelir. Bu belirtiler ortaya çıktığı zaman hızla böbreğin görevlerini yerine getirecek tedavi yöntemleri uygulanmalıdır.

Bu dönemdeki hastalar için, başlıca 3 tedavi seçeneği vardır:

  1. Sürekli, düzenli hemodiyaliz
  2. Sürekli periton diyalizi
  3. Canlı ve kadavra donörlerden (vericilerden) yapılan böbrek transplantasyonu

Hemodiyaliz Tedavisi
Hemodiyaliz tedavisi bir hemodiyaliz merkezinde haftada 3 kere 3 ila 5 saat uygulanmaktadır. Bu süre içinde hastanın kanı bir filtreden geçirilerek zararlı atıklar ve fazla su vücuttan uzaklaştırılmakta veya gerekli mineraller vücuda verilmektedir.

Tedavi süresinin rölatif olarak kısa olması, atıkların etkin bir şekilde vücuttan uzaklaştırması ve merkezin hastalar için bir sosyal ortam oluşturması başlıca avantajlarıdır.

Damar erişim yoluna ihtiyaç olması, tedavi sırasında kanın pıhtılaşmasını engelleyen ilaçların kullanılması, kan basıncında oynamalar olması, diyet ve tedaviye sıkı uyum gerektirmesi başlıca dezavantajlarıdır. Hemodiyaliz sırasında görülebilen sorunlar ise tansiyon düşmesi, kramp, bulantı, kusma, baş ağrısı, göğüs ağrısı, sırt ağrısı, kaşıntı, ateş ve titremedir.

Periton Diyalizi Tedavisi

Öncelikle karına kateter adı verilen silikon bir tüp yerleştirilir. Kateterin bir kısmı karın dışında, orta kısmı karın cildi altında ve üzerinde çok sayıda küçük deliklerin olduğu kıvrık son kısmı ise karın içinde bulunur. Hasta, işlemi kendi başına ve emniyetli bir şekilde yapacak duruma geldiğinde tedavi başlatılır. Karın boşluğu periton adı verilen bir zar ile kaplıdır. Bu zar vücutta biriken atık maddelerin, çeşitli toksinlerin ve fazla sıvının diyaliz sıvısına geçişine olanak tanıyan özelliktedir. Bunu sağlamak için günde birkaç kere karın boşluğu diyaliz sıvısı ile doldurulur, bu sıvı belirli bir süre karında bekletilir ve bu süre sonunda karın boşaltılır. Doldurma ve boşaltma işlemi değişim olarak isimlendirilir ve yaklaşık olarak 30-40 dakika alır. Karında bekletilme süresi de değişmekle birlikte örneğin tipik bir günde 4 değişimlik diyalizde gündüz 3 kere 4-6 saat gece ise bir kere 8-10 saattir. Periton diyalizi hemodiyalizden farklı olarak her gün uygulanır.

En önemli avantajı kansız bir yöntem olduğu için damar giriş yoluna ihtiyaç olmamasıdır. Periton diyalizi aynen kişinin kendi böbrekleri gibi aralıksız bir şekilde atık madde ve sıvı uzaklaştırılması sağlamaktadır. Bu durum daha serbest gıda ve su alımına olanak sağlamaktadır. Periton diyalizi kişinin günlük aktivitesini daha az kısıtlar. Hastalar daha özgürdür. Merkeze gitmek zorunda kalmazlar.

En önemli dezavantajı enfeksiyonlardır. Başta karın zarı infeksiyonları (peritonitler) olmak üzere çıkış yeri ve tünel infeksiyonları oluşabilecek önemli sorunlardır. Beslenmeyle ilgili komplikasyonlar diğer dezavantajlardır. Bir yandan periton sıvısına atıkların yanı sıra vücut proteinlerinin de atılması ve karın içi basıncının artmasına sonucu gıda alım kapasitesinin azalmasına bağlı protein ve enerji beslenme bozukluğu olur.

Böbrek Vericileri (Donörleri) İçin Bilgiler:
Son dönem böbrek yetmezliğinin en iyi tedavisi böbrek naklidir. Diyalize başlama aşamasına gelen hastaların diyaliz tedavisinde 6 ay – 1 yıl gibi bir süre geçirdikten sonra nakil olması böbrek nakli tedavisine ulaşmak için vakit kaybetmek olur. Nakil şansı olan bir kişiyi diyalizde bekletmek doğru bir yaklaşım değildir. Diyaliz tedavisine başlayacak bir hastanın böbrek bağışlayabilecek yakınları başlangıçta ilgili ve istekli olurlar. Ancak diyaliz tedavisi başladığında hastalarının yaşamını sürdürebildiğini görerek böbrek bağışlamak fikrinden uzaklaşabilirler. Oysaki sevdikleri diyalizde geçen her senede iki – üç sene yıpranmaktadır. Bu sebeple sevdiklerinin diyalizde geçireceği on yıl onları 20 -30 yıl yıpratacaktır. Bu sürecin kaybından sonra nakil olmak kaybedilen zamanı geri kazandıramaz. Bu sebeple nakil şansı olan hastaların uzun yıllar kaybetmeden mümkünse diyalize başlamadan önce nakil olması en uygun tedavi seçeneğidir. Vericinin, hastanın ve ailenin yaşamını rahata kavuşturma şansı vardır.

Canlıdan böbrek nakli güvenli ve başarılı bir tedavi yöntemidir. Canlıdan Böbrek nakli sonrası birinci yıla gelindiğinde %95, sağlıklı ve diyalizden uzak bir yaşam sağlanmaktadır.

Düşünülenin aksine böbrek bağışlayan kişilerde böbrek yetmezliği gelişmesi riski artmaz. Canlı organ naklinde en önemli ana prensip; hiçbir sağlık problemi olmayan ve gönüllü olarak bir yakınına hayat kazandırmak için önemli bir fedakarlık yapan böbrek vericisinin zarar görmemesi üzerine kurulmuştur. Organ nakli merkezinde uygun olarak değerlendirilen kişiler böbrek bağışladıktan sonra hayatlarında bir değişiklik olmadan yaşamlarını sürdürebilirler.

Böbrek bağışına karar verdiğinizde öncelikle sizin sağlığınızın zarar görmemesi için çok ayrıntılı incelemeler yapılacak, ancak daha sonra organ bağışını kabul edilecektir. Bunun incelemeler sırasında en küçük bir tereddüt oluşursa, durum size ve hastanıza bildirilerek başka bir donör aranması yoluna gidilecektir. Ameliyat ile ilgili kararınızı her hangi bir zamanda değiştirebileceğiniz unutmayınız.

Canlı vericiden böbrek nakli için alıcı ve verici hazırlık aşaması merkezimizde bir hafta içerisinde tamamlanmaktadır.

Canlı vericiden böbrek nakli için yasal olarak gerekli akrabalık derecesi 4 kuşak içermektedir:

  1. Derece akraba: Anne, baba, çocuk
  2. Derece akraba: Kardeş, dede, nine, torun
  3. Derece akraba: Amca, dayı, hala, teyze,
  4. Derece akraba: Üçüncü derecedekilerin çocukları; Yeğen – Kuzen (kardeş çocuğu)

Eş akrabaları da aynı şekilde derecelendirilir.

Dördüncü derece dışındaki başvurular İl Sağlık Müdürlüğünde kurulan Etik Kurulun da değerlendirilir. Etik kurulda iki haftada bir kez toplanarak hastaları değerlendirir. Kurulda onaylanan hastaların operasyonları planlanarak hastaya bildirilir.

Hekiminiz organ bağışlamanızda sakınca görmüyorsa bir böbreğinizi gönül rahatlığıyla hastanıza verebilirsiniz. Bu durum sizin normal yaşam sürenizde hiç bir değişiklik yapmayacaktır.

Böbreğinizi bağışlamanız için herhangi bir üst yaşıt sınırı yoktur. 65 yaş üzerinde genelde tüm organlar ile beraber böbrekler de yaşlanır ve kısmi fonksiyon bozuklukları daha sık görülür. Yine de çoğu kez bu yaşın üzerindeki kimselerin böbrekleri de tamamen sağlıklı bulunarak organ bağışlamalarına izin verilir.

Hepatit B veya C hastaları ileri karaciğer hastalıkları yok ise böbrek nakli olabilirler.

Yapılacak incelemeler sonucunda, o an için böbrek fonksiyonlarınız yeterli bulunsa bile, daha önceden ciddi bir böbrek hastalığı geçirmiş olmanız, şeker hastalığı saptaması durumunda uygun bir donör olmadığınız size bildirilecektir.

Böbrek nakli yapılabilmesi için alıcı verici arasında, ABO kan grubu sisteminde uyum olmalıdır; uyum kuralları kan naklindeki gibidir. Rh kan grubu tipi organ nakli sırasında önem taşımaz; yani Rh negatif bir kişi Rh pozitif bir kişiden böbrek alabilir.

Alıcı ile verici arasında uyum aranan ikinci sistem, doku grubu olarak bilinen HLA sistemidir. İki bireyin dokuları birbirine ne kadar benziyorsa nakledilen organın hastanın vücudu tarafından reddedilmesi olasılığı da o kadar azdır. Tek yumurta (birbirinin tıpatıp aynı olan) ikizlerin arasında yapılan organ nakillerinde red söz konusu değildir. Genellikle anne ve babaların dokuları, çocukları ile kısmi bir uyum gösterir. Kardeşler arasında ise; tam uyum, veya orta derecede uyum gözlenebilir, bazen de tam bir uyumsuzluk ile karşılaşılabilir. Günümüzde canlı vericisi olan bir hasta doku uyumu olmasa da başarılı sonuçlarla nakil olabilir. Canlı veya kadavra nakillerindeki önemli testlerden biri de Cros testidir.

Bu testte alıcı ve vericinin kanları karıştırılır bu şekilde organı red riski değerlendirilir.

Organ nakli planlanan hastalara çok gerekli olmadıkça “kan ve kan ürünü transfüzyonu” yapılmaması çok önemlidir. Çünkü kan ve kan ürünü transfüzyonu sırasında bağışıklık sisteminiz başka insanların dokuları ile karşı karşıya gelir ve bu sebeple gelişebilecek aşırı duyarlılık sebebiyle nakledilecek böbreğin hemen red olması problemi gelişebilir. Bu durumdaki hastaların böbrek nakli olması çok problemli olabilir.

Bütün bu tetkik ve incelemelerin, sonuçlarının uygun olması durumunda nakil gerçekleştirilecektir.

Organ naklinde en önemli amaç hasta bireyi sağlıklı birey haline getirmektir ve tüm bu çabalar alıcı ve vericinin risksiz operasyonunu sağlamak içindir.

Organ bağışından önce vericilerde (donörlerde) yapılan incelemeler; çeşitli kan ve idrar tahlilleri, sağlığınızı genel anlamda gözden geçirmek ve ameliyat esnasında herhangi bir sorunla karşılaşmamanızı sağlamak için Kardiyoloji, Göğüs hastalıkları, Psikiyatri ve bayan vericiler için Kadın Doğum hastalıkları bölümlerinde detaylı muayeneleri ve böbrek sintigrafisi ve anjiografiyi içerir.